İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Gazze’deki insani durumu sorgulayan eleştirilere yanıt vermek için yaptığı açıklamalarda “Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor” ifadelerini kullandı. Ancak bu beyanlar, bölgedeki insani krizin boyutunu ve yerel halkın yaşadığı zorlukları göz ardı ettiği gerekçesiyle tartışmalara yol açtı. Gazze'nin durumu, kısıtlı kaynaklar, yoğun bombardımanlar ve ekonomik sıkıntılarla birlikte gündemin üst sıralarına yerleşti. Bu tartışmaların arka planındaki gerçekleri anlamak için hem rakamsal veriler hem de bölgedeki insanlardan gelen tanıklıklara ihtiyaç var.
Birleşmiş Milletler'e (BM) göre, Gazze’de yaşayan yaklaşık iki milyon insan, günlük yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor. 2023 itibarıyla, BM verilerine göre, bölgedeki ailelerin %80'i yardıma muhtaç durumda. Özellikle gıda sıkıntısı, yıllardır devam eden çatışmalardan ve ablukadan kaynaklanan bir mesele. Gazze'deki gıda güvenliği krizi, uzun süredir devam eden ekonomik sıkıntılarla birleşerek daha da derinleşti. Dünya Gıda Programı (WFP), 2023'te bölgede 1.1 milyon insanın acil gıda yardımlarına ihtiyaç duyduğunu bildirdi. Ancak Netanyahu’nun bu açıklamaları, doğru bir çerçeve sunmadığı gibi rakamların gerçeği yansıtmadığını da ortaya koyuyor.
Bölgeden yapılan yerel haberler ve tanıkların ifadeleri, Netanyahu’nun Gazze'deki durumu yalanladığını açıkça ortaya koyuyor. Gazze’de yaşayan Ahmet, 35 yaşındaki bir baba olarak, “Çocuklarım aç. Ne yiyecek alacak paramız ne de iş imkanımız var. Hayatta kalmak için her gün bir mücadele veriyoruz” diyerek durumu özetliyor. Başka bir tanık, 50 yaşındaki Laila, “Bazen bir ekmek bulmak için günlerce beklemek zorunda kalıyoruz. İnsanlar açlıktan, sıtma gibi hastalıklardan ölüyor” diyerek yaşadığı gerçeklerle ilgili çarpıcı bir yanıt veriyor.
Netanyahu'nun açıklamaları tartışılırken, pek çok insan, çağdaş bir asırda insani krizlerin yaşanmasını anlayamıyor. Gazze'ye devam eden yardımların büyük bir kısmı, siyasi nedenlerden dolayı engelleniyor ya da kısıtlanıyor. Sonuç olarak, temel ihtiyaç maddelerinin temininde yaşanan zorluklar, insanların günlük yaşamını doğrudan etkiliyor. Gazze’deki hastaneler, gıda ve ilaç tedarikinde büyük sıkıntılarla karşılaşıyor. Yoğun bombardımanlar ve yerel savaş koşulları, bölgedeki sağlık sistemini tamamen işler olmaktan çıkarıyor.
Analistler, Netanyahu'nun açıklamalarını, uluslararası toplumdan gelen eleştirileri geçiştirmek amacıyla yapıldığını savunuyorlar. İnsani durumu ele almak yerine, daha kapsamlı bir politika ve çözüm üretilmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Gazze’deki durum, sadece savaş koşullarıyla değil, aynı zamanda uluslararası hukukun ihlaliyle bir araya geliyor. Birçok insan hakları kuruluşu, bir an önce bu duruma çözüm getirilmesi için çağrıda bulunuyor.
Gözlemciler, Netanyahu’nun sözlerine karşı çıktı ve insani durumu kendi nüfuz alanları çerçevesinde değerlendirmenin yanıltıcı olduğunu vurguladı. Gazze’deki gerçekler, mevcut durumun görünümünün çok ötesinde. Bu yüzden, liderlerin insani krizlere karşı daha duyarlı olmaları ve bu tür tartışmalarda daha dikkatli ifadeler kullanmaları gerektiği de sıkça dile getiriliyor.
Sonuç olarak, insani yardım konusunda yaşanan bu tartışmalar, sadece Gazze değil, dünya genelindeki kurumsal sistemlerin de gözden geçirilmesi için bir fırsat oluşturuyor. İnsanın temel ihtiyaçları, sadece bir siyasi aktörün söylemleriyle değil, gerçek yaşamsal durumlarla yüzleşerek ele alınmalıdır. Gazze’de açlık ve yoksulluk gerçeği, sadece rakamlardan ibaret değildir; bu durum, pek çok insanın günlük mücadeleleri ve hayatta kalma savaşlarıyla şekilleniyor. Bu nedenle uluslararası toplum, bu gibi krizlere daha fazla duyarlı olmalı ve somut adımlar atma konusunda harekete geçmelidir.