Her yıl büyük bir heyecan ve coşkuyla beklenen bayramlar, bu yıl da birçok insan için sevinç kaynağı olmanın ötesine geçti. Ancak, Dilan’ın trajik ölümü gibi olaylar, kutlamaların karamsar bir gölgeyle kuşatılmasına sebep oluyor. Dilan, eşi tarafından katledildi ve bu olay, toplumda kadın cinayetlerinin ne kadar ciddi bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Dilan, bayramın en güzel özelliği olan sevdikleriyle bir araya gelme umuduyla evini hazırlıyor, akrabalarıyla bayramlaşacağı günü iple çekiyordu. Ancak, ferahladığı bu ortamdaki sevinç, eşi tarafından gerçekleştirilen korkunç bir olayla zıvanadan çıktı. Dilan’ın eşiyle yaşadığı tartışma, bir anda trajediye dönüşerek Dilan'ın hayatını sonlandırdı. Bu olay, maalesef kadınların maruz kaldığı şiddetin son halkalarından biri oldu ve toplumun gözünü peşinden sürüklendi.
Ülkede kadın cinayetleri ve sıradan hâle gelmiş olan şiddet olayları, toplumsal bir yaraya dönüşmüş durumda. Dilan'ın durumu, herkesin dikkatini çekti ve birçok kadın hakları savunucusu, bu tür olayların önlenmesi için acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için, sadece yasaların değil, aynı zamanda eğitim sisteminin ve toplumsal farkındalığın da büyük bir rolü olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Herkesin bu konuda duyarlı olması ve toplumun her kesiminin katılımıyla bu sorunların üstesinden gelinmesi gerekiyor.
Dilan’ın ailesi ve sevdikleri, onun kaybıyla derin bir acı yaşıyor. Bu trajik olay, bayramların yalnızca sevinç değil, aynı zamanda derin kesikliklerin de hatırlatıcısı olarak kalmasını sağladı. Dilan’ın hikâyesi, toplumdaki kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda atılması gereken adımların aciliyetini bir kez daha gözler önüne serdi ve umarız ki bu tür olaylar bir daha yaşanmaz. Toplumsal bir sorun hâline gelen kadın cinayetleri, hepimizin sorunu. Dolayısıyla, buna karşı duyarsız kalamamalıyız. Dilan’ın anısını yaşatmak ve adaletin yerini bulması için sesimizi yükseltmek, toplumsal bir görev olarak karşımıza çıkıyor.
Son olarak, Dilan gibi birçok kadının, eşleri ya da partnerleri tarafından mağdur edileceği gerçeği, toplumda bir değişim ve dönüşüm talep edilmesini zorunlu kılıyor. Kadına karşı şiddeti önleyecek her türlü yöntemin geliştirilmesinin yanı sıra, bireylerin bu konudaki duyarlılığının arttırılması da büyük bir önem arz ediyor. Bayramlar, birlik, beraberlik ve sevgi dolu anlar yaratma vasıtası olmalıdır; ancak bunun yanında bu tür feci olayların yaşanmadığı bir toplum için mücadele etmek de bizlere düşüyor. Dilan’ın hikâyesi, tüm kadınların hakkını korumak adına attığımız adımların bir sembolü olmalı.
Bu olayın ardından Dilan'a adaletin sağlanması ve ilgili otoritelerin etkin bir şekilde harekete geçmesi, toplumda kadına karşı şiddet ile mücadelede önemli bir adım olabilecektir. Bayramlar, kutlanması gereken mutluluk dolu günler olmalı; o halde, bu tür olayların yaşanmaması için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Unutulmamalıdır ki, kadınların hayat hakkı, herkes için en öncelikli meselelerden birisidir ve bu bilincin toplumda yerleşmesi için çaba göstermeliyiz.