Son dönemlerde denizlerimizi tehdit eden müsilaj sorunu, Türkiye’nin kıyı bölgelerinde alarm veriyor. 2021 yazında Marmara Denizi’nde büyük boyutlara ulaşan bu jelleşmiş alge benzeri yapı, deniz ekosistemine zarar vermekte ve balıkçılıktan turizme kadar birçok sektörü tehdit etmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu krize karşı tedbir almaya devam ediyor ve bu bağlamda 268 işletmenin faaliyeti durduruldu. Bu hamle, su kaynaklarımızın korunması için kritik bir adım olarak görülüyor.
Müsilaj, suyun içinde bulunan bazı alglerin aşırı çoğalması sonucu oluşur. Özellikle sıcak hava koşulları, yeraltı su kaynaklarının kirlenmesi, fosfor ve azot gibi besin maddelerinin fazla maddelerin suya karışması ve iklim değişikliği müsilaj oluşumunda önemli bir rol oynar. Marmara Denizi’nde 2021 yılında ortaya çıkan müsilaj, denizin yüzeyinde kalın bir tabaka oluşturmuş ve su altındaki yaşamı tehdit etmiştir. Bu süreçte balıkların oksijen alması zorlaşmış, birçok balık türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, müsilaj sorununa karşı harekete geçerek denizlerde kirliliği önlemek için çeşitli tedbirler alıyor. 268 işletmenin faaliyeti durdurulması, bu önlemlerden yalnızca biri. Bu işletmelerin bir kısmı, deniz kirliliğine yol açan atık yönetimi yetersizlikleri nedeniyle kapatıldı. İşletmelerin kapatılması, hem deniz canlılarının korunmasını hem de halk sağlığının tehdit edilmemesini sağlamayı amaçlıyor.
Ayrıca, belediyeler ve kamu kuruluşları, su kalitesinin artırılması ve müsilajın önlenmesi amacıyla yoğun bir şekilde denetimlerde bulunuyor. Bu süreçte, denizlerdeki kirliliği azaltmak için arıtma tesislerinin ve atık yönetim sistemlerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Uzmanlar, müsilaj ile mücadelede sadece işletmelerin kapatılmasının yeterli olmayacağına, aynı zamanda halkın bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Bu kapsamda, kamuoyunu bilinçlendirmek için yürütülen kampanyalar, sosyal medya aracılığıyla da yaygınlaştırılıyor. İnsanların denizleri koruma konusunda duyarlılık göstermesi, sürdürülebilir balıkçılık ve temiz deniz uygulamaları takip etmesi gerekiyor. Eylem planları oluşturulurken, atıkları denize dökme veya gıda atıklarını geliştirmek gibi çevre dostu çözümler üzerinde duruluyor.
Sonuç olarak, müsilaj sorunu sadece yerel değil, ulusal bir kriz niteliği taşıyor. Uzmanlar, bu durumun sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik sonuçları olacağına dikkat çekiyor. Denizdeki yaşamın korunması, gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakmak adına büyük önem taşıyor. Türkiye’nin kıyı bölgelerine olan bu tehditlerin üstesinden gelinmesine yardımcı olmak için vatandaşların ve işletmelerin iş birliği içerisinde hareket etmesi büyük bir ihtiyaç olarak öne çıkıyor.
Son olarak, müsilajla mücadelede bireylerin ve toplumun bu konudaki farkındalığı artırılmalı, devlet ve özel sektör iş birliği sağlanmalıdır. Bu tür ciddi çevresel sorunlar, bir toplumu etkileyebileceği gibi, uluslararası ilişkileri de etkileyebilecek boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle, temiz ve sağlıklı denizler için alınan her karar, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma adına önemli bir adım olarak görülmeli ve desteklenmelidir. Unutulmamalıdır ki, denizlerimiz bize ait, onları korumak ise hepimizin sorumluluğu.