Çıraklık eğitimi, geçmişte meslek hayatına atılacak gençlerin ilk adımını attığı önemli bir süreçti. Ancak günümüzde bu değerli eğitim sistemi, gençler tarafından ciddiye alınmıyor ve çırak yetiştiren usta sayısı neredeyse yok denecek kadar azaldı. Bu durum, hem iş gücü piyasasında önemli bir boşluk yaratmakta hem de zanaatkarların sayısını azaltarak, gelecekte bu mesleklerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır.
Çıraklık, tarih boyunca zanaatın ve sanatın aktarımı için kritik bir yöntem olmuştur. Eğitim sisteminin başlangıcında, gençler ustalarının yanında çalışarak hem teorik hem de pratik bilgi edinirlerdi. Onlar için çıraklık, sadece bir iş bulma yolu değil, aynı zamanda bir hayat biçimiydi. 1980’lerin başına kadar, Türkiye’de çıraklık okulları, en geç 14 yaşında gençlerin meslek sahibi olmasını sağlardı. Zamanla sanayinin gelişimiyle birlikte, bu okulların sayısı arttı, ancak ne yazık ki günümüzde çoğu bu işlevini yitirdi. Özellikle son yıllarda gençlerin gözünde 'çıraklık' terimi olumsuz bir anlam kazandı. Gençler, daha fazla sosyal statü ve ekonomik güç sağladıkları yüksek öğrenim görmeyi tercih etmeye başladılar.
Son yıllarda meslek lisesi sayısında artış yaşanmış olsa da, çıraklık eğitimine ilgi oldukça azaldı. Gençlerin meslek lisesi yerine üniversiteyi tercih etmeleri, mesleki eğitimi geri planda bırakmıştır. Özellikle bilişim, mühendislik ve sağlık alanlarına yönelim artarken, geleneksel zanaatların, örneğin marangozluk ya da metal işleme gibi mesleklerin talebi düşüş göstermektedir. Çırak bulmakta zorlanan ustalar, nesiller boyu aktarılacak bilgi birikimini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu da, toplumda usta-çırak ilişkilerinin zayıflamasına ve zanaatların gelecekte yok olmasına yol açıyor.
Öte yandan, meslek okullarının prestij kaybı, devlet destekleri ve teşvikleri ile birlikte bu durumu daha da kötüleştirmekte. Çıraklık ve mesleki eğitim ile ilgili yetersiz tanıtım faaliyetleri, işverenlerin bu alandaki eleman ihtiyacını karşılamada büyük zorluk yaşamasına ve gençlerin bu meslekleri gözünde daha da kötüleştirilmesine neden olmaktadır. Çıraklık eğitimine yönelik farkındalık yaratmak, gençlerin psikolojisini değiştirmek ve mesleki eğitimi cazip hale getirmek için devlet, eğitim kurumları ve özel sektör iş birliği içinde projeler geliştirmeli.
Özellikle sanayi devriminin etkileri sonucunda köklü değişiklikler geçiren Türkiye’nin iş gücü, nitelikli eleman ihtiyacıyla birlikte çırak yetiştirmenin önemini yeniden gündeme getirmeye başlamaktadır. Eğitimin dönüşümü, özellikle sanayi 4.0 ile birlikte mesleki eğitim alanındaki ihtiyaçları daha da tetiklemiştir. Geleceğin iş gücü gereksinimlerini karşılamak amacıyla çıraklık sisteminin içeriği ve öğretim yöntemleri güncellenmeli; sanayi ile iş birliği içinde eğitim verilmelidir. Gençlerin mesleki eğitimi gerçek yaşamdan kesitler sunarak desteklenmelidir.
Sonuç olarak, geçmişte parkeyi döşeyen veya kapıyı çakan ustaların elinden alınarak, hani nerede o marangoza, nerede o demirci soru işaretleriyle birlikte evrensel bir değer taşıyan zanaatların yok olmasına neden olacak bir dönüşüm yaşanıyor. Geçmişin gözdesi çıraklık eğitimi, yeniden canlanmak için acilen gençlerin gözünde bir değer haline getirilmelidir. Ancak bu durumda, iş piyasasında ihtiyaç duyulan nitelikli iş gücünü kaybetmemek adına hep birlikte hareket etmemiz ve çıraklığın yeniden değerini kazanabileceği bir ortam yaratmamız gerekiyor.